Çocuğun yaşamında babanın rolü

Yazan Banu Dilerge Mısırlıoğlu | 05/07/2019




Özellikle okul öncesi dönemde, çocukların gelişiminde ailenin ve yakın çevrenin önemi ve katkısı çok büyüktür. Gelişen toplum ve kadının onun içinde değişen rolleri ile, çocuğun hayatında etkili ebeveyn olma tartışmalarında babanın da 20. yüzyılın büyük bir bölümünde farklı algılanan konumu değişime uğramıştır. Artık annelerin evin dışında çalışmaları ve doğumdan kısa bir süre sonrasında iş yaşamına geri dönmek zorunda kalmaları; babaların çocuğun hayatında sadece “ekmek parası kazanan” kişi olmaktan daha başka sorumluluklar almasına, çocukla yakınlaşmasına ve çocuğu yetiştirme sorumluluğunu paylaşmasına olanak sağlamıştır. Bugüne kadar genellikle yalnızca anneler çocuğun disiplinini sağlamak amacıyla sert ve öfkeli gözüken otorite figürleri olarak algılanırken ve babalar ise daha çok işin eğlence ve oyun kısmına dahil olurken; şimdilerde çocuğunun banyosuna yardımcı olan ve “kadın işi” diye reddetmeyip alt değiştiren babaların sayısı git gide artmaktadır. Bunun yanında, ebeveynlerin boşanması sonucunda çocuğun velayetinin babada olduğu durumlar bizim toplumumuzda da görülmeye başlanmıştır.

Baba-çocuk arasındaki paylaşımın artması araştırmalara göre hem çocuğun gelişimini hem de babanın benlik kavramını ve kendine güvenini olumlu etkilemektedir. Bu paylaşım, onların çocuklarına karşı yapay olmayan, daha gerçekçi tutumlar benimsemelerine ve daha sevecen olmalarını sağlıyor. Etkin baba-çocuk paylaşımı, çocuğun analitik düşünce yapısını, zekasını, sözel becerisini ve akademik başarısını olumlu etkiliyor. Bunun yanında çocuk daha çok içsel odaklı kontrol geliştiriyor, daha olgun ve bağımsız davranışlar gösteriyor. Özellikle erkek çocuklar için cinsel kimlik modeli ile -yani yetişkin bir erkek olma yolunda örnek alacağı birincil kişi ile- paylaşım içinde olmak çocuğun kendini dış dünya ile ilişkilerinde; örneğin diğer erkek arkadaşlarının yanında daha korunaklı ve güvende hissetmesine yardımcı olabilmektedir.

Babanın çocuğun yaşamında yer almasının başka bir etkisi de anne ve çocuk arasında doğum öncesi anne karnında iken oluşup doğum sonrasında devam eden bağın bağımlılığa dönüşmesini engelleyebilmesidir. Böylece çocuk iki ebeveynden de sevgi, bakım ve ilgi görebilmekte ve her ikisi ile de sağlıklı bağlanma yaşayabilmektedir. Başka bir deyişle, etkili bir baba- çocuk ilişkisi, “annenin eteklerine yapışan çocuk” tablosunun yaşanma riskini azaltır. Çünkü çocuk artık sadece anneden yani tek bir kişiden besleneceğini düşünüp ona yapışmayacak ve onu kaybetmekten aşırı kaygı duymayacaktır.

Babalar çocuğun hayatında nasıl sorumluluklar almakta ve alabilirler? Ülkemizdeki araştırmalara göre, babaların çocukları ile çok az iletişim kurdukları, daha çok çocukla ileriye yönelik kararların alınmasında sorumluluk taşıdıkları saptanmıştır. Babaların en çok önemsedikleri rol, maddi bakımdan çocuğa bakabilmeyi, sevgi ve şefkat göstermeyi içeriyor. En az önemsedikleri rolleri ise çocukla oynamak ve çocuğun günlük ihtiyaçlarını karşılamayı içeriyor. Oysa bir babanın erkek modeli olarak çocuğuyla oynayışı, annenin oynayışından çok farklı olduğundan sağladığı katkı da oldukça farklı olacaktır. Örneğin, annenin “Bir yanına bir şey olacak.” diye düşündüğü, bedensel olarak fazla hareket gerektiren oyunlar babayla birlikte oynandığında çocuk için bambaşka bir anlam ifade edebilir ve çocuğun hem fiziksel hem de duygusal gelişimine yardımcı olur. Bir başka deyişle, babanın çocuğun hayatının her noktasında anne kadar etkin olması, özellikle sağlıklı bir iletişim içinde olması babanın çocuğa sağlayabileceği en önemli katkıdır.

Babanın çocuğun hayatında sadece akşam gelince gün içinde yaptıklarından dolayı azar işiteceği, korkulan bir figür olması yerine, çocuğun aile içinde ve dışında yaşadığı sıkıntıları paylaşabileceği, karşılaştığı sorunlarla ilgili çözüm önerilerini korkmadan sorabileceği, yardımını ve desteğini koşulsuz hissettiği bir ebeveyn olması çocuğun özgüvenini geliştiricidir. Sadece eleştiren veya cezalandıran, korkulan bir baba figürü, çocuğun babadan onay ve kabul görmeden büyümesine ve babayı ulaşılamayacak kadar mükemmel ve uzak olarak görmesine, genel anlamda kendinde yetersizlik ve becerisizlik duygusu geliştirerek bu durumun uzun vadede yetişkin hayatına da yansımasına neden olur.

Ebeveynlerin bir yanlış düşünceleri de çocukların bebeklik dönemindeyken baba ile ilişki kurma ihtiyacında olmadığı, 3-4 yaş sonrasında ilişkinin gelişmesi gerektiği ile ilgilidir. Oysa tüm yapılan araştırma sonuçları bebeğin günlük bakımı yani alt değişimi, banyosu, doyurulması ve oyun oynanması, eğitimi ile babanın da ilgilenmesi durumunda ileriye dönük ilişkinin daha olumlu geliştiği görülmüştür. Bunun yanında, babanın etkin katılımının anne-çocuk ilişkisinin hem anne hem de çocuk açısından daha besleyici olmasına katkı sağladığı görülmüştür.

Bazı durumlarda baba, çocuğun yaşamında anneninkine benzer biçimde rol aldığında anne uzun süredir söz sahibi olduğu rolü başkası ile paylaşmış olmaktan dolayı kayıp hissedebilir. Baba-çocuk ilişkisine annenin de destek ve izin vermesi önemlidir. Babayı küçük çocuk ile olan ilişkisinde beceriksiz ve yetersiz olmakla suçlamaması, başka bir deyişle ona ebeveyn olarak çocukla yalnız bile başına kalamayacak durumda olduğunu hissettirmemesi, bunun yerine bu beraberliği desteklemesi baba çocuk ilişkisinin gelişmesi açısından gerekli ve önemlidir.

Bir çocuğun hayatında annenin ve babanın rolü farklıdır. Hiçbir ebeveyn bir diğerinin rolünü de taşıyabilecek güçte değildir. Her ebeveyn kendi sınırı içinde çocuğun benlik algısını ve özgüvenini oluşturmasında destek verir.